Vincent Van Gogh'un Yıldızlı Gece "The Starry Night" Hikayesi - artucky.com
Blog

Vincent Van Gogh'un Yıldızlı Gece "The Starry Night" Hikayesi

The Starry Night

Vincent van Gogh denilince ilk olarak akla The Starry Night tablosu geliyor. Türkçe’de Yıldızlı Gece olarak bilinen bu tabloya ilk baktığınızda içinizi tarif edilemez duygular kaplıyor. Biraz daha detaylı baktığınızda ise tablonun güzelliğinden kendinizi alamıyorsunuz. Yıldızlı Gece tablosunun hikayesi ve anlamı ünlü ressamın bizlere ne anlatmak istediğini bir nebze olsun anlamamıza yardımcı olabilir.

Yıldızlı, Yıldızlı Gece

Don McLean’ın Vincent isimli şarkısı “Yıldızlı, yıldızlı gece” diye başlar ve hemen ardından devam eder; “paletini mavi ve griye boya.” McLean’ın bu şarkısı Yıldızlı Gece tablosunun incelemesi gibidir adeta. Van Gogh’un sanatını, aktarmak istediklerini ve nasıl bir sanat anlayışına sahip olduğunu aktarmak için Yıldızlı Gece tablosu çok önemlidir.

Çok geç bir dönem sayılacak 28 yaşından sonra ressam olmaya karar veren ve kısa ömründe pek çok başyapıt ortaya koyan Van Gogh’un garip melankolisi Yıldızlı Gece’de ortaya çıkar. Meşhur kulak kesme hadisesi sonrasında bir süre kaldığı Saint-Rémy-de-Provence'taki akıl hastanesinde çizdiği Yıldızlı Gece ressamın o an neler hissettiğinin de bir yansıması oluyor.

Kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplardan anlaşıldığı üzere akıl hastanesinde “akıl sağlığını korumak” için hayal gücünden yola çıkacağı bir tablo çizmek istiyordu. Ayrıca yine mektuplardan öğrendiğimiz üzere “gerçekliğe tek bir bakış atmak yerine heyecan verici ve rahatlatıcı bir bakış” yapmak istiyordu. Yıldızı Gece’nin konusu da tam olarak böyle şekilleniyordu.

Yine mektuplarından anlaşıldığı üzere bir sabah uyandığında Van Gogh, gün doğumuna az vakit kala sabah yıldızını gördü ve etraftaki sessizlikten adeta büyülendi. Bu görüntüyü sonraki günler gözlemleyerek tuvaline yansıtmak istese de ressamın hastane dışına çıkmasına izin verilmedi. Böylece odasında resmi çizmeye koyuldu. Burada en büyük yardımcısı hayal gücü olacaktı.

Tablodaki ikonik görüntüyü oluşturmak için de palet kullanmadan doğrudan tuvale boya uygulama yöntemi ile resmine başladı. Resimde görülen kalın çizgi ve yoğun renkler de bu durumdan kaynaklıdır. Sonrasında kardeşine yazdığı mektupta resim hakkında Van Gogh şu şekilde konuştu: “Tüm bu yığında buğday tarlası, meyve bahçesi, dağ, mavi tepeli zeytinlikler ve Taş Ocağı’nın girişi dışında hiçbir şeyin iyi olmadığını düşünüyorum. Gerisi bana hiçbir şey söylemiyor çünkü eksik kaldı.”

Her ne kadar Van Gogh bu şekilde konuşsa da ortaya bir başyapıt çıkıyordu. Yıldızlı Gece’nin teması ressamın o anki duygularının bir izdüşümü gibidir. Sol ön kısmında genelde mezarlıklarda yer alan ve yas ile eşdeğer tutulan büyük bir servi ağacı ilk dikkati çeker. Ayrıca mitolojide de servi ağacı yeryüzü ve gökyüzünü bir araya getiren bir ağaçtır. Van Gogh o dönemde yoğun melankoli altında olduğundan zihninden sürekli olarak ölüm düşüncelerini geçiriyordu.

Ancak tablonun genelindeki yumuşak fırça dokunuşları ve göz alıcı renkler yaşama karşı da ne büyük bir istek duyduğunu gözler önüne seriyor. Özellikle dönen yapıda olan fırça darbeleri resme canlılık ve dinamizm katarak hareketlilik etkisi yaratıyor. Mavi ve sarı renkler Van Gogh’un tabloları arasında sık kullanılmasına karşılık özellikle bu tabloda çok daha etkili şekilde kullanılıyor. Resim özellikle canlı sarı ve mavi tonları ile kasvetli bir eser olmaktan kurtularak bakana huzur, dinginlik ve yaşama hissi veriyor. Özellikle sarı renklerin canlılığı sayesinde gecenin korkutucu görünümü de etkili şekilde kırılıyor.

Yıldızlı Gece’de Metafizik Etki

Tabloda on bir yıldızın olması da kimi eleştirmenlere göre Van Gogh’un dini hassasiyetine işaret ediyor. Çünkü on bir yıldız Tevrat’taki Yaratılış bölümüne atıfta bulunuyor ve hemen ana kısımda görünen kilise de yine bu etkiyi güçlendirecek özellik taşıyor. Resim bu şekilde ele alındığında üç kısma ayrılıyor. Gökyüzünün parlaklığı ve duruluğu ilahi kavramı işaret ediyor. İnsan anlayışının ötesinde ve ulaşılmaz olan bu kısım insanın asıl kurtuluşunun olduğu bir yerdir. Yerdeki servi, tepe ve diğer doğal unsurlar ise gökteki doğallığın devamı şeklindedir. Alt kısımlarda bulunan binalar ise doğal olandan tabloyu ayıran noktadır. İnsana ait olanın daha koyu tonlarda olması ve doğal olanın canlı tonlarda olması tablonun etkili bir zıtlık algısı yaratma başarısını da göstermeye yardımcı oluyor.

Tepelerin alt kısmında bulunan kasaba da yukarı ve aşağı doğru atılmış fırça darbeleri ile birlikte tablonun genel kompozisyonuna yardımcı oluyor. Ağaçların ise kasabaya kıyasla daha az yer kaplıyor olması da insan ürünü olan yapıtların doğanın akışını bozduğuna işaret ediyor.

Bir bütün olarak bakıldığında ise Yıldızlı Gece, Van Gogh’un hayal gücünü çok etkili bir şekilde kullanması ile öne çıkan başyapıtlarından birisi olmayı başarıyor.

Van Gogh yaşarken çok istediği maddi anlamda refaha hiç ulaşamadı. Bir tablosunu birkaç şişe içki karşılığında sadece satabilmişti. Bunun dışında sevdiklerine tablolarını hediye etti. Ancak resim yapma tutkusundan hiçbir zaman vazgeçmedi. 1890 yılında intihar edinceye kadar yaşamı kendi renkleri ile görmeye devam etti. Starry Night tablosu başta olmak üzere neredeyse tüm eserleri pek çok sanatçıya ilham oldu ve ilham olmaya devam ediyor.

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.